Reklam
Bugun...
Reklam
Advert


Şimdi Biz Hırsız (Mı) Olduk?
Ünye Ziraat Odası Eski Başkanı İsmail Şirin, Ünye Ziraat Odası Başkanı Osman Sarıkahraman hakkında gündeme bomba gibi düşen açıklamalarda bulundu.

Şimdi Biz Hırsız (Mı) Olduk?



Şubat ayında yapılacak olan Ziraat Odası seçimlerine günler kala Ünye Ziraat Odası Eski Başkanı İsmail Şirin, Ünye Ziraat Odası Başkanı Osman Sarıkahraman hakkında  gündeme bomba gibi düşecek olan  açıklamalarda bulundu.

“Artık konuşmanın zamanı geldi” diyerek, yönetimi döneminde yanlış imzalattıkları belgeyle delegeliğinin düştüğünden tutunda, hırsızlıkla suçlanmasından, kendisine yapılan haksızlıklara kadar birçok konuya değinen İsmail Şirin, uzun süre gündemi meşgul edeceğe benziyor.

Röportaj yaptığımız Ziraat Odası Eski Başkanı İsmail Şirin’in zehir zemberek açıklamaları tüm detaylarıyla şöyle;

-Sayın başkan; Ünye ziraat odasında neler oldu da sizin yönetim kurulu başkanlığınız darbe gibi bir uygulama ile elinizden alındı?

 -Hakkınızda odanızda yolsuzluk hırsızlık ve zimmete para geçirmek gibi suçlar işlendiği için bu suçları işleyen görevlileri koruduğunuz, bu nedenle sizinde bu suçlara katıldığınız söyleniyor.

  -Seçimler geldi sizin seçimlere katılamayacağınız söyleniyor bu konuyu da kamuoyu bilmek istiyor.

 Ben bu konuların ulu orta konuşulmasını çok uygun bulmadığım için  bu işin hesaplaşma yerinin genel kurul olacağını düşündüm. Ve bana gelen gazeteci arkadaşlara konuyu anlatmadım başka bir düşüncem daha vardı. İnsanların ayıplarını yüzüne vurmak, yaptıkları olumsuzlukları ifşa etmek,  dinimizce de doğru değil.

“Artık konuşmamın zamanı geldi”

Ancak, bunu açıklama ve konu hakkında insanlara bilgi verme zorunluluğunun ortaya çıktığını düşündüğüm için ve bu bilgileri doğru bir şekilde anlatarak, seçimlerde oy verecek olan delegelerimizin ve bu darbeyi gerçekleştiren arkadaşlarıma destek vermek isteyen kişi ve kuruluşların kime ve hangi düşünceye ve mantaliteye destek verdiklerini bilmeleri gerektiğine inanıyorum. Bunun zamanının geldiğini düşündüğüm için sizin sorularınıza cevap veriyorum.

“Liste oluşturmadan başkanlık görevini bana devret”

Tabi konuyu iyi anlatabilmek için dört yıl öncesine gitmek gerekiyor. Dört yıl önce seçimlere gidilirken,  şu andaki başkan arkadaşım “Abi ben liste falan yapmayı düşünmüyorum. Tek listeyle seçime gidelim ama sen bana iki yıl sonra ara seçim yapılabilir hükmünden istifade ederek,  yine iki yıl sen başkan ol,  sonra genel kurul olmadan bu görevi yani başkanlık görevini bana devret” diye teklifte bulundu. Ben bu teklifin doğru olmadığını etik ve şık olmadığını bunun bu şekilde yapmanın söz konusu olamayacağını söyledim.

 

 

“Bizim oylarımızı kaça sattın demezler mi?”

Neden..? Çünkü,  listeye oy veren insanlar başkanlık görevinin kimde olduğunu bilerek oy verir. O insanlar yarın böyle bir görev değişikliği olursa sormazlar mı; “Ey İsmail Şirin..! Biz sana oy verdik . Sen bizim oylarımızı kaça sattın?” demezler mi?

Başka bir konu daha var tabii oda yönetim kurulundaki diğer arkadaşlarında bu kişi kadar başkan olmaya layık kişiler olması. Ben onlarında bu haklarını gasp ederek böyle bir görevi rızaen devretmeyi uygun bulmadığım için kabul etmedim.

 “arkadaşları da ikna ederek, darbe yolları açmaya başladı”

Ve kendisine, “ listeni yap, seçime karşılıklı gidelim. Kızmak gücenmek, gönül koymak olmaz” dedim. Ama o bu yola gitmeyip,  oda çalışmalarımızı baltalayarak,  sürekli çamur attı. Sıfırla başlayıp geldiğimiz yer bellidir. Bu hizmet kervanının yürümesini engellemek suretiyle karşı cephe oluşturmayı, diğer arkadaşlarımızdan şuan yanında olanları da bir şekilde ikna ederek, ara seçime gelmeden önce altyapıyı oluşturmaya başlamış ve darbe planını gerçekleştirmenin yollarını bakın nasıl açmıştır.

Göreve başladığımız günden itibaren ak dediğimize kara, kara dediğimize ak demek suretiyle huızur ve düzenimizi bozmayı başarmıştır. Şimdi  size çok önemli gördüğüm ve aklımda kalanları kamuoyuyla paylaşmak istiyorum…

“Arkadaşlarımın yolsuzluk ve zimmete para geçirme gibi eylemlerde olmayacaklarına kefil oldum”

Görevlilerin yolsuzluk yaptıklarını, hatta benimde onlarla ortak çalışma yaptığımı ima etmeye başladılar. Bende dedim ki, “böyle bir düşünceniz varsa,  iç denetim ekibini kuralım ve ne varsa ortaya çıksın. Ben bu arkadaşlara yolsuzluk, hırsızlık, zimmete para geçirme gibi eylemde bulunmayacaklarına her zaman kefil olurum.” demişimdir.

“Yolsuzluk, hırsızlık, zimmet gibi suçlar insanların bilerek ve isteyerek  yaptıkları suçlardır”

Burada dikkatinizi çekmek isterim ki; Yolsuzluk, hırsızlık, zimmet gibi suçlar insanların bilerek ve isteyerek  yaptıkları suçlardır. İnsanlar hata yapabilirler. Hata yapan insanların hırsızlıkla, yolsuzlukla suçlamak çok ayıp ve günahtır.

Bizde de böyle maddi hataların olduğu doğrudur; Ama, burada bir art niyet, bilerek ve isteyerek işlem yapılmış mıdır ona bakmak gerekmez mi?

“Biz odamız zarar görmesin diye izinleri kışın verdik”

Hata yapılmış olabilir ancak, tekrar aynı hata yapılır mı ona bakılır. İşin özü ise şudur; İşin yoğunluğu ve personel az olduğundan  daha önce izin kullanmayan ve odadan 450 gün izin alacağı olan bir arkadaşımızı,  yine odamızın zarar görmemesini düşünerek ( çünkü izin kullanmadan emekliye ayrılırsa, %50 zamlı olarak para ödenmesi için), bu arkadaşımızı yılın boş aylarında, yani iş yoğunluğunun az olduğu zamanlarda uzun süreli 40-50 gün gibi izine ayırmaya başladık. İzine ayrılan arkadaşımıza çalıştığı zamanlarda ödenen kasa tazminatı parası ayda 80-90 lira gibi bir paraydı.

“Beni hırsızlığa ortak olmakla suçlamaya başlamışlardı”

Muhasebeci ve mutemetlik görevini yapan arkadaş tarafından düşünülmeden ve dikkat edilmeden yanlışlık ve hata sonucu ödemede bulunulmuştur. Bu para toplamda 500-600 TL’dir. Bu para görevlendirdiğimiz iç denetim komisyonu tarafından yanlış ödeme yapıldığı şekilde bize bildirildiği zaman derhal para geri alınmıştır. Ancak, bu arkadaşımızın ne suçu vardır? Burada bir yanlış ve hata vardır. Bunu düzelttikten sonra bu arkadaşımız suçluymuş gibi ceza verilmesine karşı çıktığım için beni de hırsızlığa ortak olmakla suçlamaya başlamışlardır. Yine buna benzer hatalar yapılmıştır.

“Muhasebecinin hatasını faiziyle ödedim”

Aynı muhasebeci ve mutemetliğimizi yürütmekte olan arkadaşımız bana da görev yaptığım 10 yıl içinde toplam 31 gün tatil günlerinde yevmiye tahakkuk ettirmemesi gerekirken yapmıştır.

Bunu kendisine neden yaptığını, benim kendisinden böyle bir talebim ve isteğim olup-olmadığını sorduğumda böyle  bir isteğimin de olmadığını,  bahsi geçen tatil günlerinde oda ile ilgili görev yaptığım için 10 yıllık görev süresi içinde  31 gün hatalı bir ödeme yapmıştır. Bunun tespiti yapıldığında toplamda 1100 lira gibi bir para tarafımdan yasal faiziyle birlikte 1600 TL olarak geriye ödenmiş bulunmaktadır.

“Bende idam edilmeye razıyım”

Bir başka konu, eşi başka bir kurumda çalışan arkadaşımıza oradaki mutemedin çocuk parası ödemesi yapmasıdır. Bunlar bilerek ve isteyerek yapılmış olaylar değildir. Bunlar tespit edildiği zaman yanlış yapılan hatalı ödemeler ilgililerden tahsil edilir, konu kapatılır. Ama bizde öyle olmadı. Öküzün altında buzağı arayan arkadaşlar, buzağayı bulmuş gibi tüm arkadaşlarımızı hırsızlık ve yolsuzlukla suçlamışlardır.  Bende bu suçlamaları kabul etmeyerek bunların maddi hatalar olduğunu bu arkadaşlara ceza verilmesi gerekmediğini savundum. Eğer bunlar suçsa, bende idam edilmeye razıyım.

“Bakanlık görevlisine karşı çıkan tek insan bendim”

Bir başka konu da, tarımsal danışmanlık hizmetiyle ilgili yönetim kararı aldırmamak. Bu konuyu biraz açarsak, altını özellikle çizmek isterim. Tarım bakanlığı tarımsal danışmanlık hizmeti uygulaması ile ilgili yasa çıkardığı zaman,  kanunu incelediğinde ve bu konutu bize anlatmak için Ordu’ya gelen bakanlık görevlisine karşı çıkan tek insan bendim. Ç:ünkü, bakanlık tarımsal hizmetle ilgili Kanun kısaca şöyle diyor.

 

“Arkadaşlarımı ikna edip yönetim kararı aldıramadım.”

“Ziraat Odası bir tarımsal danışmanlık hizmeti için mühendis çalıştırır. Bu mühendisle 50 çiftçi sözleşme imzalar ve bu görevli sözleşme imzaladığı 50 kişiye tarımsal danışmanlık hizmeti verir.  Buraya kadar çok güzel… Ancak, mühendisin maaşını sigortasını oda öder. Arabasını oda karşılar; tüm kırtasiye ihtiyaçlarını, kısaca bütün harcamaları oda yapar. Ancak bunların karşılığında, kişi başına ödenecek yılda 500 TL para, 50 çiftçinin bankada yatıracağı hesaba yatar. O çiftçi isterse bu parayı getirip odaya verir. Burada oda yönetimiyle çiftçi karşı karşıya getirildiği için ve bu paranın çiftçiler tarafından odaya getirilmesinin  mümkün olmayacağını düşündüğüm için ben, birinci yıl bu uygulamaya oda olarak katılmayı düşünmedim. Bu durumu arkadaşlarla da paylaştıktan sonra bakanlığa bir yazı yazarak bu durumun düzeltilmesi gerektiğini ve kişi başına 500 TL, toplamda 25,000 TL yeterli olmayacağını ifade ettim. Bakanlık ikinci yıl, sanki aynen bizim yazdıklarımızı dikkate almış gibi çiftçi sayısını 50 den 60’a, kişi başına parayı 500TL’den 630 TL, en önemlisi ise, parayı hizmeti veren Ziraat Odasının hesabına göndermeyi kabul ettiği için, bende bu durumu arkadaşlarla paylaştım ve “bizim isteğimiz bakanlık tarafından yerine getirildi. Şimdi tarımsal danışmanlık hizmetine katılabiliriz” dedim. Ancak bu arkadaşlarımı ikna edip yönetim kararı aldıramadım.

“İhaleye gerek yok. Ben zaten böyle bir yer açmayı planlıyordum”

Burada Ünye Ziraat Odasının böyle bir hizmeti vermesi, bu arkadaşlarım tarafından engellenmiştir. Bir diğer önemli konu ise, Ziraat Odasının çiftçinin ihtiyacı olan tarım ilacı, gübre, alet ve edavatları ile tohum ve fide satışı yapılan tarım marketimizin kapatılmasını diretmeleridir.  “İlla burayı kapatalım” diye direttiklerinde ben bunun mümkün olmayacağını söylediğim zaman “ aynı işi yapmak kaydıyla kiraya verelim” teklifi getirdikleri zaman, bunu makul ve mantıklı bir düşünce olarak kabul ettim. Çünkü, memur zihniyetiyle çalışması hizmet vermesi biraz zor oluyordu. Memur 8:00’de gelir 12:00’de gider.  13:00’de gelir, 17: 00’de gider. Cumartesi Pazar ve diğer tatil günlerinde dükkanı açmaz.

Burası bir kurum olduğu için toplu iğne bile faturalı gelir ve faturalı çıkar. Bunlar doğru şeyler olduğu için bende “tamam kiraya verelim. Önce ilan yapalım ve bu ilana gelen kiracılarla pazarlık yapmak suretiyle en çok kirayı verecek olan müteşebbisle anlaşalım.” dediğim zaman şu anki başkan arkadaşım “İhaleye gerek yok. Ben zaten böyle bir yer açmayı planlıyordum. Burayı ben kiralamak istiyorum” dediği zaman, ben buna şiddetle karşı çıktığımı ve böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğimi ifade edince, bizim ipler koptu.

“Kumpas kuruldu, darbe gerçekleştirilmiştir”

Bütün olumlu işlerde karar alamayan bir yönetim kurulunun odamıza ve ilçemize yarar değil, zarar getireceğini düşündüğüm için durumu oda meclisine getirdiğimde bazı arkadaşlarımızın bundan sonra böyle şeyler olmasın bir değişikliğe gitmeyelim. Sen bu öneriyi geri çek!” demeleri üzerine, biz de iyi niyetle arkadaşlarımızın isteklerini kırmayarak çalışmalarımıza aynen devam etmeye başladık ama nereye kadar...

2 yıl dolana kadar. Ara seçim de denilen, “Yönetim kurulu isterse kendi arasında yönetim kurulu başkanını değiştirir” hükmünden faydalanarak günümüzdeki moda tabirle kumpas kurulmuş darbe gerçekleştirilmiştir.

10 yıl başkanlık yaptığım bu odaya asla ve asla kendi yakınlarımla çalışmayı ve iş yapmayı düşünmedim. Başka bir insanın hakkını gasp ederek, yakınım olan birinin işe alınmasını talep etmedim.

“Ben karşı çıkmasam odaya gayrimenkul olarak fırın alacaklardı.”

Bir başka konu ise, yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığım sırada önümüze getirilen ve enteresan olarak nitelediğim bir gayrimenkul alımı talebidir. Şu andaki başkan ve onunla birlikte hareket eden, bir arkadaşımın yönetimin önüne getirdikleri bir fırının odaya alınması talebini ne maksatla düşünüldüğünü hala bilmiyorum. Odaya emlakçılık yaptırılmasına şiddetle karşı çıktığım için buna imza atmayacağımı ve böyle bir alım gerçekleştirildiği zaman bunun açıklamasının nasıl yapılacağını ifade etmem üzerine, böyle bir tasarruftan vazgeçilmiştir. Belki ben orada olmasam böyle bir gayrimenkulün odaya alınması sağlanabilecekti diye düşünüyorum.

“Yanlış evraka imza attırılarak delegeliğimi düşürdüler”

Bu örnekleri daha da çoğaltabilmemiz mümkün. Bir başka konu benim köyümden delege seçilmiş olamama rağmen sandık kurulunda görev alanlar, delege seçilemez hükmünü işleterek yanlış bir evraka imza atmam suretiyle delegeliğimin düşürülmesidir.

“Bir Toz bulutu bile değiller”

Bu hatayı dünyada en son yapacak insan benim diye düşünüyorum. Ama o anda hiç aklıma gelmeden o imzayı atmam demek dünyanın sonu değildi. Bunun değiştirilmesini isteyip, kendilerini çok büyük gösterebilirler. Her şeye rağmen çok büyük insanlarmış dedirtebilirlerdi; Ancak,nerede büyüklük nerede insanlık..?

Şu anda başkanda olabilirler, genel başkanda… Ama bir toz bulutu bile olmadıklarını kanıtlamış oldular.

Şimdi bu arkadaşlarımla benim aramdaki mantık, düşünce hizmetteki görüş farkının bir bölümünü ve önemli gördüğüm konuları paylaşmaya çalıştım. Farklılıkların iyi düşünülmesini, bu arkadaşların yanında yer alan ve destek verenlerin bir kere daha çok iyi düşünmelerini bu konunun vebalinin altından kalkılamayacak kadar büyük ve önemli olduğunun düşünülmesini sizlerin sayesinde tüm ilgililerle ve kamuoyuyla duyurma fırsatını bana verdiğiniz için çok teşekkür eder, herkese sevgiler ve saygılarımı sunarım.”şeklinde konuştu.

Haber/ Ahmet Yenin




Bu haber 1744 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANAN HABERLER
YUKARI