Reklam
Bugun...
Reklam
Advert


ŞAİR-YAZAR İRFAN YILDIZ BEŞLİOĞLU, YENİ KİTAPLARIYLA VİZYON YENİLEDİ…
Ordu ve Ünye’nin basın, kültür-sanat-edebiyat ve şiir dünyasında sayılan ve sevilen bir siması olan İrfan Yıldız Beşlioğlu, yeni kitaplarıyla kendini bir üst aşamaya taşıdı.

ŞAİR-YAZAR İRFAN YILDIZ BEŞLİOĞLU, YENİ KİTAPLARIYLA VİZYON YENİLEDİ…



Ordu ve Ünye’nin basın, kültür-sanat-edebiyat ve şiir dünyasında sayılan ve sevilen  bir siması olan İrfan Yıldız Beşlioğlu, yeni kitaplarıyla kendini bir üst aşamaya taşıdı. 

Ünye ve Ordu’da daha çok siyasetçi olarak ünü bulunan Beşlioğlu,  ilginç köşe yazıları, farklı yorum ve değerlendirmeleriyle dikkatimizi çekerken; zaman zaman onun başka yönleriyle de muhatap oluyoruz. Türkiye’nin şiir dünyasında belli ve saygın bir yeri olan İrfan Yıldız(Beşlioğlu), bu yönünü zaman zaman unutsak da, ortaya koyduğu yeni eserlerle bize kendini anımsatıyor. Avukatlık mesleğini icra ederken, nasıl bu kadar çok yönlü ve renkli bir kişilik ve kimlik oluşturduğuna şaştığımız hemşehrimiz; “benim kahvehane, meyhane ve kerhane hayatım yok; mazbut ve muhafazakâr bir sosyal demokrat olarak yaşıyorum; işimde gücümdeyim, ailemde ve akrabamdayım, eş-dost sohbetindeyim; sonra okumakta ve yazmaktayım” diyor. “İnsanlar, kahvehanelerde, barlar ve meyhanelerinde, gece hayatlarında ve farklı hobilerle uğraşırken çok harcıyor. Attilâ İlhan bana dedi ki, “zaman bir akordeon gibidir, onu sen ayarlarsın”! Rahmetli Attilâ Ağabeyden bu formülü öğrendikten sonra, okumaya ve yazmaya yetişir oldum. Çok okuyorum, çok araştırıyorum, çok yazıyorum. Bu benim hayat biçimim. Emekçiyim ben; hem avukatlığımda, hem yazarlığımda hem de şairliğimde çok çalışırım. Siyaset yaparken de öyleydim. Hiçbir işi üstün-körü, gelişigüzel, yüzeysel yapamam ben; rûhumu koyarım olaya; yapım bu” diyor. Soruyoruz; şiirlerinizi nasıl yayınlamaya başladınız, diye. O anlattı, biz dinledik. Bakın nasıl girmiş edebiyat dünyasına, şiir âlemine:

 “Ben, Ünye’de Hasan Öz’lerin Çağrı gazetesinde ilk şiirlerimi yayınladım. Sonra, Hukuk Fakültesine gidince, Genç Hukukçular dergisinde, “Ya Cavidan Vaziyet Böyle Umumiyetle” isimli şiirimi yayınladım… çok sevildi, tutuldu. Ben oldum artık Şair İrfan. Zaten İstanbul’a şair olmaya gitmiştim. İş edindim.  Gazetelerin kültür sanat köşelerine, edebiyat ve şiir dergilerini dolaşmaya başladım. O zamanlar her şey Cağaloğlu’ndaydı. Gazetelerin genel merkezleri, edebiyat ve şiir dergileri… Cumhuriyet gazetesine gittim. Oktay Akbal’la telefonla görüştüm. Bana Mehmed Kemal’le ve Refik Durbaş’la görüşmemi önerdi.  Şair Mehmed Kemal’e gösterdim şiirlerimi, çok beğendi. “Bak, az aşağıda Ankara İşhanı var, orada Broy dergisi var, Seyyit Nezir var, götür, hemen yayınlasın bunları, benden de selam söyle” dedi. Gittim. Seyit Nezir’le Veysel Çolak orada, sigara ve çay içiyorlar. Durum anlattım. Şiirlerimi istediler. Kâğıtları çıkarıp Seyyit Nezir’e verdim. Okudu. Veysel çolak da istedi, o da okudu. Ne diyorsun? Dedi, Veysel ağabey’e, Seyit Ağabey.  “Şuraya bak yahu, yeni bir Turgut Uyar çıkıyor ortaya!” dedi. Evet, dedi Seyit Ağabey, bence de çok iyi. Bunların ikisini yayınlayacağım, dedi.  Yayınladı. “İnsan böyledir/Rengi için ölür/Vururlarsa da kendi için ölür/Saz kırmaz sözünü/Vururlarsa da kendi için ölür” ! İşte bu şiirimde, “Yeni bir Turgut Uyar çıkıyor ortaya” dedirten. Sonra ben Broy’un şairi ve yazarı oldum. Cumhuriyet’e gitmeye devam ettim. Refik Durbaş’la tanıştım. Ona sürekli şiirlerimi okutuyordum. Yıllarca sürdü bu.  Giriş’e gelir, oturur, şiirlerimi okur, yorumlar, eleştirir, önerirdi. Sonra, Sanat Olayı dergisi vardı. Attilâ İlhan yönetirdi. Gider, sohbetini dinler, şiirlerimi okutur, eleştirilerini alırdım.  Attilâ Amca dedim ona; kabul etmedi; Attilâ Ağabey diyeceksin, dedi. Sanat olayı dergisi kapantı, Cönk dergisi çıktı, yeri Beşiktaş’taydı. Orada da devam etti ziyaretlerim. Zaten hergün telefon eder, görüşürdüm. Cönk de kapandı. Sonra, Taksim’de Divan Pastanesi’nde görüştük Ustayla. Üniversite’nin Edebiyat-Kültür Kulübüne katıldım, İrfan Çifçi vardı başında; şairdi. Orada, Kuyucu Murat paşa medresesi-İ.Ü. Güzel Sanatlar Akademisi salonunda toplantılar olurdu. Hatta Şair Kemal Özer’in kızı Simge, orada hocaydı. Konferanslara Hilmi Yavuz’u, Cemal Süreya’yı vs. davet ederdik. O dolayısıyla Hilmi Yavuz’la dost olduk, Hilmi Hoca çok severdi bizi. Kitaplarını büyük bir merakla okur, konferanslarını ilgiyle dinlerdik. Cemal Süreya çok nezih bir insan ve seçkin bir şairdi. Ondan da çok şey öğrendik. Sunumlar hazırlardık; sözgelimi ben Asaf Halet Çelebi’yi anlatmıştım.  Çorlulu Ali Paşa Medresesi vardır Beyazıt’da, Divan Yolu’nda. Aydınların ve Şairlerin mekânı bir çay bahçesiydi.   Orada Tuğrul Tanyol’la tanıştık. ‘Sen, tam Adnan Özer’in adamısın; onunla tanış, sana çok değer verecektir’ dedi Tuğrul Ağabey. Bu arada İrfan Çifçi, Adnan Özer’le arkadaş; ‘Adnan seni çok merak ediyor, muhakkak tanışmak istiyor’ dedi. Bir Cumartesi günü gittim. İzliyormuş beni. Elimdeki şiirleri okuyunca, beni dünyanın büyük şairleriyle, sözgelimi S. J. Perse’lerle mukayese etti; çok övgüler yaptı, ‘şiir dünyamıza hoş geldin’ dedi. Bana, herkes İsmet Özel veya Ece Ayhan şiiri yazıyor, taklit ediyor; sende ikisi de yok; çok özgün, kendine has, önemli bir yeteneksin” kabilinden sözlerle onurlandırdı beni. O dolayısıyla birçok şairi tanıdım dost oldum, Metin Celâl, vs. Aynı ortamda, Birhan Keskin, Osman Çakmakçı ve Hasan Öztoprak’la tanışıp birlikte dergi-ler çıkardık. Adnan Özer’le ağabey-kardeş olduk. O arada Fanatik-Şiir isimli bir şiir dergisi çıktı; Puşkin’in, “Seni düzyazının köpeklerine bırakamam!” ifadesi, başlık-manşet olmuştu, bu sloganla çıktı. Onun 2 nci sayısında Eksik isimli bir şiir yayınladım. “güpegündüz ürkme çımacı/kulübe otları söyleme/varsa vardır şarkıları” diyordum. Çok tutuldu. Ünlü bir sinemacı çok beğenmiş, kutlamış, Adnan Özer üzerinden geldi beğeni haberi. İsmini söylemeyeyim, inanmazlar! Sonra Varlık’ta bir şiirim çıktı. Bu şiirde, “bu rüzgârların fili yakınımdır” diye bir dize vardı. Herkes sorar oldu, kim bu “rüzgârın fili’? Diye. Hatta, Metin Celâl, bir ortak fotoğrafımızın arka yüzüne, “Rüzgârın Fili’nin yakını, yakînim olur” diye yazıp imzaladı. Buradan bir mahlasım oldu: Rüzgârın Fili! Falan filan derken çevremiz genişledi, biz olduk Genç Şair İrfan Yıldız! Yıllar aldı başını gitti, kitaplarımız, dergilerimiz, TYS üyeliğine davet edilip Türkiye Yazarlar sendikasına üye olmamız vs. Derken işe geldik 47 yaşımıza. 7’si şiir, 3’ü düzyazı, 1 düzyazı kitabı da yolda olmak üzere, vardık 10+1= 11 kitaba.  Geride kaldı arkadaşlarımla çıkardığım Düşler, Göçebe Şiir ve Uzak Şiir Seçkisi dergi ve seçkileri. 1989’dan 2014’e birçok şiir-yıllığı, şiir antolojisi, edebiyatçı ansiklopedisi, birçok edebiyat ve şiir festivali, İrfan Yıldız diye başlık attı, afiş yazdı, madde koydu, tanıtım yazdı.  Bilgi verdi. İşte böyle böyle geldik bu güne… İşte en son;   DALGALAR UZUN OLACAK(Şiir; 2013; Yasakmeyve yayınları)), SIRADAN SÖZLER(Aforizmalar; 2013; Artshop Sanat Dükkânı) ve YAŞAM, ÖLÜM VE SÖZCÜKLER(Yeni Özdeyişler, Uzaydan Dökülen Damlalar; 2013; Artshop sanat Dükkânı)  isimli üç kitap yeni çıktı. KENDİMDEN NAĞMELER isimli diğer bir özlü-sözler kitabımın kapağı basıldı. İçi de baskıda. Muhtemelen 2014’te çıkar; Artshop’tan geliyor.”

Şiirde en çok neyi ifade etmeye çalışıyorsunuz, diye sorunca: “Anadolu’nun, özellikle Karadeniz’in, biraz daha özelde ise Canik yöresinin tarihsel, kültürel ve coğrafî geçmişini soluklandırmaya; o özgün geçmişi ve mevcûdiyeti, en güzel, en ışıltılı biçimde söylemeye, ifadeye dökmeye çalışıyorum”! Diyor.

İrfan Bey, bu ve genel  dervişane ve Yunus Emre-vârî söyleminize göre, duruma uygun bir-iki konu dışı soru:

-Yaşama tutunmanın yolu nedir?

-Çalışmak… Emek ve sevgidir.

-Çalışmanın gayesi nedir?

-Rızıktır.

-Rızıktan maksat nedir?

-Geçimdir!

-Geçimden maksat nedir?

-Kendinin, bakmakla yükümlü olduklarının, olabildiği kadar da,  akraba ve komşularının ortalama gereksinmelerini gidermelerini sağlamak; hiç değilse asgari ihtiyaçlarını gidermektir.

-Çalışmanın amacı lüks, konfor değildir yâni?

-Kesinlikle… Lâzım olduğu kadar, gerekli olduğu kadar, yeterince…

-Fazlası?

-Beden ve ruh sağlığını bozar. Kişinin ahlâkını zorlar ve hattâ çoğu yerde bozar.

-Kanaatkâr olmak gerek diyorsunuz…

-Kârsever olmak kişiyi insanlıktan çıkardığına göre; aza kanaat etmek, yetinmek, paylaşmak, ; altın hokkayı değil, temiz lokmayı sevmek; başkasının hakkını değil, kendin için yeteni hakkınca harcamak, herhalde huzur verir…

-Pekiyi,  ortalama her üç sözünüzün ikisi emek ve sevgi. Emek belli. Sevgi nedir?

-Sevgi; insanın, yeryüzünün ve evrenin ışığıdır. Sevgi, değerli bulduğun her şeyin, güzel bulduğun her olgu ve durumun gerçekleşmesi için çaba göstermektir. Gördüğünüz gibi, sevgi de emektir aslında. Ama erdemli-güzel emek!

-Pekiyi, sizin çok kullandığınız bir sözcük var, “Yoksul-Yoksulluk”. Yoksulluk iyi bir şey mi ki bu kadar seviyorsunuz?

-Yoksulları elbette severim, sınıfsal, katmansal olarak, mağdurlar kesimi olarak. Benim kullandığım Yoksul lâfı, seçilmiş bir durumdur. Az önce rızık-geçim, yeterlilik, kanaat gibi kavramların içinde yanıtı vardır bunun. Yoksul kavramının özü şudur: Dünyayı edinmemek, edinmeye çalışmamak. Mülkiyet, varlık yığmaya çalışmamak. Hattâ büyük usta, azîz şair Sezai Karakoç’tan, Adnan Özer’in rivayet ettiği bir söz vardır: “Şair, dünyayı edinmeyen, edinmeye çalışmayan kişidir!” Benim sevdiğim yoksul, Yunus Emre’dir, Hacı Bektaş Velî’dir, Abdal Musa’dır, Balım Sultan’dır, Sarı Saltuk’tur. Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Mahzuni Şerif, Ali Ekber Çiçek, Neşet Ertaş’tır. Ben fakir, nâmı diğer Yoksul, onların çırağı, iz süreni, Alevî-Bektaşî geleneğine göre söylersem, “talıbıyım”!

 

Gördüğünüz gibi; İrfan Yıldız(Beşlioğlu), yalnız bir şair değil; aynı zamanda, âdetâ bir tasavvuf insanı; âdetâ bir bilge. Çok boyutlu, çok katmanlı, çok renkli, çok sesli bir kültürel figür, kültürel aktör belki de kültürel fenomen. Yahut, onun gibi düşünürsek, yalın bir kişilik… Ama dar sokaklara, kuytu köşelere sığmayan… Ulusal düzeyde, kültür-edebiyat/şiir dünyası içinde, etkin bir kişilik olan; Ünye’nin bu sayılan-sevilen yüzünü, yeni eserlerinden dolayı kutluyor; kültürümüze katkılarından ötürü, Ünye Vizyon gazetesi olarak, teşekkür ediyoruz.

 




Bu haber 2452 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANAN HABERLER
YUKARI